ALİAĞA'NIN KURTULUŞUNUN 98. YILINDA, İŞGAL GÜNLERİNİ YAŞAYANLAR ANLATIYOR

15 Mayıs 1919 yılında Yunan güçleri tarafından işgal edilmesiyle başlayan Milli Mücadele, yine İzmir'de 9 Eylül 1922'de düşmanın denize dökülmesiyle sonuçlandı.

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal önderliğinde Milli Mücadele ile sadece İşgalci Yunan Ordusuna değil, Anadolu coğrafyasına göz diken tüm emperyalist devletlere unutulmayacak bir ders verildi. Bu yönüyle 9 Eylül tüm Anadolu’nun düşman işgalinden kurtarılması için anlamlı ve tüm Ege’yi kapsayan emsalsiz bir tarihtir. İzmir Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye Türk Bayrağının çekilmesiyle birlikte Türk ordusu İzmir’in güneyinde ve Kuzeyinde büyük bir takip harekâtına da imza attı.
9 Eylül Sabahı İzmir düşmandan kurtarılırken, bir kurtuluş da Aliağa’nın o dönemde bağlı olduğu Menemen’deydi. İzmir ve Menemen’ in kurtuluşu, Yunan işgal ordularının bozgunu Türkler arasında büyük bir sevinç ve moral olmuştu. Ancak 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusunun işgaliyle birlikte 3 yıl boyunca işgalcilerle işbirliği yapan Rum ahalide ise büyük bir korku ve panik havası hakimdi. Bu yüzden büyük bir bölümü hızla bu toprakları terk ederek Midilli adasına kaçtı. Rum nüfusun yoğunlukla bulunduğu Aliağa Çiftliği, Arap Çiftliği gibi kariyelerde de Rum ahali 7-8 Eylül’den itibaren köyleri hızla terketmişlerdi. İşgal döneminde Türklere hayatı zehir eden Rum ahali Türk Ordusu’nun geldiğini duyunca bölgeyi o kadar hızlı terketti ki ocaktaki yemeğe dokunamadan, fırındaki ekmeği alamadan hızla Midilli’ye geçtiler.

2006 yılında yapılan bir sözlü tarih çalışmasında o günleri anlatan 1906 doğumlu Helvacı’dan Ali Rıza Türkkan’ın şu sözleri durumu özetliyor; “ Velhasıl kaçtı cavur, gitti. Buradan biz Aliağa’ya gittik. Eşya koymamışlar, eşyaları kaldırmış gavurlar. Haber geldi ya, eşya koymamışlar hiç, kaçırmışlar. Evin birine girdim. Kapağını (ocağın) kaldırdım. Bulgur pilavı pişirmiş, bir kaşık desen almamış. Öylece kalmış”

Aliağa’nın Çıtak köyünden 1911 doğumlu Hüseyin Avni Çiftçi’nin anlatımı da etkileyici:
“Bozulduğunu anladı bunlar, palas pandıras gittiler. Ben biladerle Aliağa’ya gittim. Aliağa’dan Arap Çiftliği’ne geçtik. Arap Çiftliğinde eşyalar bütün denizin kenarında toplanmış. Ordan geçtik Çakmaklı’ya. Bir eve girdik, kadın ekmeğe pineklemiş, fırını yakmış, ekmeğin yarısını atmış ve öyle bırakıp gitmiş, kaçmışlar. Binet vardır böyle göz göz, bunların yarısını atmış, yarısı binette kalmış, kaçmışlar.

13 Eylül günü Dikili’ye ulaşmak isteyen Türk ordu birlikleri Aliağa Çiftliğinden geçmiş ancak Yunan ordusuna ve Rum ahaliye ilişkin bir unsurla karşılaşmamıştı. Asayişin ve devlet otoritesinin korunması amacıyla Helvacı ve Aliağa Çiftliğinde küçük jandarma karakolları oluşturulmuştu. Yunan ordusunun büyük kayıplar vererek Anadolu’yu terk ettiği ve Rum ahalinin Aliağa ve çevresini bırakıp gittiği günlere ilişkin yöre halkının anlatımları da bir döneme de ışık tutuyor.

İŞGAL YILLARINI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
8 Eylül günü Türk Ordusu’nun Manisa’ya girmesi Aliağa ve çevre köylerde kısa sürede duyuldu. Ahali’de büyük sevinç yaşanıyordu. O dönemin tanıklarının İşgal günlerine ilişkin anıları Pelin Böke’nin Tarih vakfı Yurt Yayınları” tarafından 2006 yılında yayınlanan “İzmir 1919- 1922 Tanıklıklar" adlı kitabında yer aldı.

İşte o günlere ilişkin Aliağalıların anlatımlarından bazıları;

“Yunan kaçarken karşıki dağa çıktık. Bir herif geldi Güzelhisarlı, atlan. Müjde dedi, bizim asker Manisa’ya geldi dedi. Ordan geri geldik, geri evimize”
Hüseyin Avni Çiftçi (D: 1911, Çıtak Köyü /Aliağa)

“Bozgun olduğu duyuldu, buradaki cavurlar gece kaçtılar. Yunan askeri de kaçıyor. Türkelli köyüne üç dört cavur dönmüş dediler. Bizim buradakiler koştular oraya”
Ali Rıza Türkkan (D: 1906, Helvacı /Aliağa)

“Yukarıdan geldi Türk Ordusu. Hatta emanet pabuç vardı ayağımda. Bir yenge vardı, onun pabucunu giydim, gittim ben. Jandarma geldi, pabucumu istedi. Kendi potinlerini bana verdi, yırtık, mırtık. Zavallı jandarma potinleri öyle yırtık ki”
İsmail Uysal (D: 1904, Hatundere /Aliağa)

“Velhasıl kaçtı cavur, gitti. Buradan biz Aliağa’ya gittik. Eşya koymamışlar, eşyaları kaldırmış gavurlar. Haber geldi ya, eşya koymamışlar hiç, kaçırmışlar. Evin birine girdim. Kapağını (ocağın) kaldırdım. Bulgur pilavı pişirmiş, bir kaşık desen almamış. Öylece kalmış”
Ali Rıza Türkkan (D: 1906, Helvacı /Aliağa)

“Bozulduğunu anladı bunlar, palas pandıras gittiler. Ben biladerle Aliağa’ya gittim. Aliağa’dan Arap Çiftliği’ne geçtik. Arap Çiftliğinde eşyalar bütün denizin kenarında toplanmış. Ordan geçtik Çakmaklı’ya. Bir eve girdik, kadın ekmeğe pineklemiş, fırını yakmış, ekmeğin yarısını atmış ve öyle bırakıp gitmiş, kaçmışlar. Binet vardır böyle göz göz, bunların yarısını atmış, yarısı binette kalmış, kaçmışlar.
Hüseyin Avni Çiftçi (D: 1911, Çıtak Köyü /Aliağa)

ATEŞTEN GÜNLERDE NELER OLDU?

8 EYLÜL 1922: Türk Ordusunun Manisa’ya ulaşması, Menemen, Aliağa ve çevresindeki Türkler arasında büyük bir heyecan uyandırırken, Yunan Ordu birlikleri ve Rumlarda ise büyük bir panik başlamıştı.
8 Eylül günü 14. Süvari Tümeni Menemen İstikametine keşif bölüğü gönderdi. Tümen bu bölüğü takip etti. Tümen, 9 Eylül Sabahı Menemen’e ulaştı.

9 EYLÜL 1922: 5. Süvari Kolordusu Manisa’ya girdi ve hızla Menemen’e doğru ilerlemeye devam etti. Kolorduya, bütünüyle İzmir’e girmesi emredildi. 2. Kolordu Menemen bölgesine kondu. 14. Süvari Tümeni 9 Eylül Sabahı saat 05.00’de Menemen’i düşman işgalinden kurtardı. Düşman güçlerinin direnmesi sırasında bir subayımız ve iki erimiz şehit oldu.
Menemen’in Türk Ordusu tarafından düşman işgalinden kurtarılması aralarında Aliağa, Foça ve Bergama ve Dikili gibi yerlerdeki yerli Rumlar büyük bir korku ve paniğe kapıldı. 1919-22 yılları arasındaki işgal döneminde büyük bölümü Yunan ordusuyla da işbirliği yapan Rum ahali hızla bölgeyi terk ederek önce Dikili’ye oradan da Midilli’ye geçti.

10 EYLÜL 1922: 2.Kolordunun tümenleri 10 Eylül öğleden sonra Manisa’dan Menemen yönüne hareket etti. 10 Eylül saat 07.00’de 3. Kafkas Tümeni ile Kolordu birlikleri Menemen’e ulaştı. Kolordu karargâhı Menemen’e kuruldu.

11 EYLÜL 1922: 2. Kolordu 7. Tümeni 11 Eylül’de Helvacı ve Hatundere civarına yerleşti.

13 EYLÜL 1922: Karargâhı Menemen’de bulunan 2. Kolordu komutanlığı, 1. Ordu’ya bir telgraf gönderdi. Telgrafta özetle; 5000 Yunan Askerinin ve Rum ahalinin 12 Eylül sabahından itibaren Dikili’ye gittiklerini ve buraya bir müfreze gönderilip gönderilmemesi hususunda emir bekleniyordu.
Telgraf üzerine 1. Ordu Komutanlığı tarafından 13 Eylül sabahı saat 05.00’de 2. Süvari Tümeni, 2. Kolordunun emrine verilerek Dikili’ye hareket edilmesi emri verildi. Emirde; Kolordunun en kuzeydeki tümeninin de Dikili’ye gönderilmesini, “düşman döküntülerinin esir ve yok edilmesini” belirtildi.
2. Süvari Tümeni 13 Eylül Sabahı Saat 10.00’da Karşıyaka’dan yola çıktı. Aynı gün Menemen ve Aliağa Çiftliği’nin geçerek saat 22.00’de günümüzde Yeni Şakran yakınlarındaki Reşadiye İskelesi’ne ulaştı ve geceyi burada geçirdi.
Menemen Yahşelli bölgesinden saat 10.30’da hareket eden 14. Piyade Tümeni de, 7. Tümenden 14. Piyade Tümeni emrine verilen ve Helvacı’da konuşlu bulunan 23. Piyade Alayı ile birleşerek aynı güzergâha yola çıktı.

14 EYLÜL 1922: Geceyi Reşadiye iskelesinde geçiren 2. Süvari Tümeni birlikleri sabah 06.00’da at binerek Saat 12.30’da Dikili’ye ulaştılar. Yunan ordusu ve Rum ahalinin son kafilesi 13 Eylül gecesi Dikili’yi yakarak vapurlarla Midilli’ye geçtiğinden Süvari Tümeni düşman birliklerine rastlamadı. Ancak Manzara korkunçtu; Yunanlılar geride cephane, bomba ve gereç bırakmışlar, hayvanları dahi öldürmüşlerdi. 14. Piyade Tümeni de 14 Eylül akşamı saat 18.00’de Dikili’ye ulaştı. 2. Süvari Tümeni, Dikili’nin kontrolünü 14. Piyade Tümenine bırakarak Ayvalık’a hareket etti.

aliağanın kurtuluş günü