ÖĞRETMENLER KANLI ÖNLÜKLERLE YÜRÜDÜLER!
İstanbul'da bir lise müdürünün öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürülmesi eğitimcilerin sabrını taşırdı.
Aliağa’da öğretmenlerin örgütlü olduğu Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Hürriyetçi Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e üye yüzlerce eğitimci, okullarda eğitimcilerin uğradığı şiddeti protesto etmek için iş bırakarak adliye binası önünde toplandı. Eğitimcilerin eylemine CHP Aliağa İlçe yönetimi, Petrol-İş sendikası yönetimi ve DİSK Emekli-Sen üyeleri de destek verirken, Yetkili sendika Eğitim Bir-Sen’in sadece iş bırakarak basın açıklamasına katılmamasına öğretmenler “bırakın şiddeti artık canımız tehlikede. Bu sendika meydana çıkmak için neyi bekliyor? Daha kaç öğretmenin öldürülmesi gerekiyor?” diyerek tepki gösterdi.
Adliye önündeki basın açıklamasının ardından, öğretmenler ellerindeki temsili kanlı önlüklerle Demokrasi Meydanı’na yürüdüler.
Sendika temsilcileri tarafından hazırlanan ortak açıklamada Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in istifa etmesini isteyen eğitimciler şunları söylediler:
CAN KORKUSUYLA EĞİTİM OLMAZ; YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine uluslararası anlaşmalar olan, dünyanın en güvenli mekanları olması gereken okullar, Türkiye’de şiddet sarmalının kucağına itilmiştir.
İstanbul Eyüpsultan’daki özel bir lisede dehşet filmlerini aratmayan bir silahlı saldırının yaşanması ve bu saldırı sonucunda bir eğitimcimizin yaşamını yitirmesi, okullarımızın güvenlik açısından geldiği son durumu da gözler önüne sermiştir.
Okuluyla, öğretmeniyle ve müdürüyle yaşadığı sorunlar nedeniyle, yönetmelikler çerçevesinde okuldan atılan bir öğrenci, 5 ay önce atıldığı okula silahla girmiş ve okul müdürünü makam odasında kurşun yağmuruna tutmuştur. Silahlı saldırı sonucunda ağır yaralanan okul müdürü İbrahim Oktugan, ne yazık ki ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
5 el silah sesini duydukları için öğrenciler ve öğretmenler koridora doluşmuşken, burada başka bir canın daha kaybedilmemesi bu elim olayın tek tesellisi olmuştur.
Şimdi Eğitim Sendikaları olarak soruyoruz:
“İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu?! Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitim emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?
İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demografik yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır. Planlama ve rehabilitasyon süreçleri sağlıklı işletilmediği için güvenlik anlamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canı mı olacaktır?
Bu sorulara yanıt vermeden bizler başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine inanmıyoruz.
Sendikalar olarak altını çiziyoruz: Okulda şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır:
Özel ya da devlet okulu ayırmaksızın, tüm okulların güvenliği derhal sağlanmalıdır. Devleti yönetenler hem devlet okullarını güvenli hale getirmeli, kadrolu güvenlik personeli atamalı ve giriş kapılarına dedektörler koymalıdır. Özel okullarda da aynı güvenlik önlemlerinin alınması şart koşulmalı ve bu konuda sıkça denetim yapılmalıdır.
Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalı, bunun yasal altyapısı yoksa derhal oluşturulmalıdır.
Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerik doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri içeren programlar hazırlanmalıdır.
Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz.
Eğitim emekçisi İbrahim Oktugan’ı hayattan koparan ne basit bir öfke krizi, ne failin öğrenci ya da veli oluşu, ne de öğrencinin uyruğu ile ilgilidir. Bizzat AKP hükümeti Milli Eğitim bakanının yaptığı açıklamalarda eğitim sisteminde yaşanan olumsuzlukların temel nedeni olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ,idarecileri veli ve öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. Bizlerin her ortamda laik bilimsel kamusal eğitim ısrarımızı dile getirmemizin ve ısrarla liyakate vurgu yapmamızın sebebi tamda budur. Adını defahaten duyduğumuz içeriğinin boş olduğunu yayınlandığında görebildiğimiz sözde öğretmenlik meslek kanunu dahi muhattabı olan öğretmenlerin ve sendikaların görüşleri alınmadan çıkarılmasından anlaşılmaktadır. Şimdi yeni düzenlemeler adı altında basında haberlerini duyduğumuz çalışmalar yine kapalı kapılar ardında hazırlanıp öğretmenlere dayatılacaktır. Aynı hareketleri yapanlardan farklı sonuçlar beklemeyecek kadar bilinçliyiz . Bu yüzden konunun muhattaplarını göreve , öğretmenlerine sahip çıkmayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya çağırıyoruz. Hedef gösterildik, öldürüldük. Yastayız..Artık Yeter! Yaşamak İstiyoruz